Açıklamada, Türkiye’nin Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle topraklarının %92’sinin, nüfusunun %95’inin ve büyük sanayi merkezlerinin %98’inin deprem riski altında olduğuna dikkat çekildi. Geçmişte yaşanan yıkıcı depremler, mevcut yapı stoğunun ne kadar sağlıksız ve depreme dayanıksız olduğunu ortaya koymuş durumda.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası yetkilileri, depremlerin afete dönüşmemesi için yapı envanterlerinin çıkarılması, zemin özelliklerinin detaylı incelenmesi ve depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesinin elzem olduğunu vurguladı. Ayrıca, yapı denetim şirketleri ve belediyeler bünyesinde jeofizik mühendislerinin etkin istihdamının sağlanması, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının eğitim, planlama ve denetim çalışmalarına aktif katılım göstermesi gerektiğinin altı çizildi.
Yerel yetkililer, Denizli gibi deprem riski yüksek bölgelerde depreme karşı hazırlıklı olunmasının, yapı güvenliğinin artırılmasının ve halkın bilinçlendirilmesinin öncelikli hedefler arasında yer aldığını belirtti. Açıklamada, “Bilim ve mühendislik rehberliğinde hareket edildiği sürece, depremlerin yıkıcı etkilerini minimize etmek mümkündür” ifadesine de yer verildi.
Elif Meriç İlkimen’in imzasıyla yayımlanan basın açıklamasında, depremin doğal bir olay olmasının yanı sıra afete dönüşmesinde alınmayan önlemler ve ihmallerin etkili olduğu vurgulanırken, deprem gerçeğinin unutulmaması ve unutturulmaması gerektiği hatırlatıldı.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Denizli İl Temsilciliği, bilimsel yöntemlerin yaygınlaştırılması ve toplumun bilinçlendirilmesi için çalışmalarına aralıksız devam edeceğini belirtti. Kamuoyuna duyurulan bu açıklama, depremlerin yıkıcı etkilerinin önlenebilmesi için alınması gereken önlemler konusunda geniş bir toplumsal ve idari seferberliğin gerekliliğini ortaya koyuyor.